Ana Sayfa

Biz Kimiz?
Kronoloji
Hukuki Durum
Basın Ne Diyor
Albüm
Protesto İçin
Linkler
HUKUKİ DURUM

1997-1998 eğitim ve öğretim yılının başlamasıyla İstanbul Üniversitesi öğrencileri kılık kıyafetle ilgili daha önce mevcut olmayan sınırlamalarla karşılaştılar. Bu sınırlamanın doruk noktaya çıkması Rektörlüğün 23 Şubat'ta bir genelge yayınlayarak uzun saçlı, başörtülü ve sakallı öğrencileri üniversite kapısının dışında bırakmasıyla olmuştur. Bu genelgenin başta öğrenciler olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerince yoğun tepki alması genelgenin geçici olarak durdurulmasına yönelik bir açıklama getirmişse de yasakçı uygulama çeşitli fakültelerde hala devam etmektedir.

Üniversite öğrencilerinin maruz kaldıkları bu yasakların ve fiili uygulamaların hukuka uygun olup olmadığı tahlil edilecek olursa şu tespitler yapılabilir: Hukuki açıdan bizi bağlayan mevzuat, iç hukuk açısından anayasa ve diğer yasal düzenlemeler, uluslararası hukuk açısından ise Türkiye'nin imza koyduğu uluslararası antlaşmalardır.

İncelememizi anayasa ile başlatacak olursak, tüm modern ve demokratik anayasalarda yer alan eğitim ve öğretim özgürlüğü 1982 anayasasının 42. Maddesinde de ifadesini bulmuştur. 42. Maddeye göre: 'Kimse eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.' Eğitim özgürlüğüne açıkça yer veren anayasamız eğitim özgürlüğünün kılık kıyafet sebebiyle sınırlanabileceğine dair bir kaydı görüldüğü üzere ihtiva etmemektedir. İncelememizi kanunlar açısından sürdürecek olursak: Öğrenciler eğitim kurumlarında görev yapan kamu görevlisi olmayıp, bir kamu hizmetinden yararlanan kişiler konumundadırlar. Bu nedenle üniversite öğrencilerini bağlayan tek yasa 2547 sayılı Yüksek öğretim Kanunu'dur. Ve bu yasada öğrencilerin kılık kıyafetini düzenleyen tek madde, ek 17. Maddedir. Bu madde ise tıpkı anayasamız gibi yasaklayıcı bir hüküm ihtiva etmeyip 'Yürürlükteki kanunlara aykırı olmamak kaydıyla her türlü kılık kıyafet serbesttir.' Kuralından ibarettir. Nitekim bu maddenin anayasaya aykırılığı iddiasıyla iptal başvurusunda bulunulmuşsa da Anayasa Mahkemesi bu iptal istemini reddetmiştir. Yürürlükteki kanunlardan 2547 sayılı yasayı böylece tahlil ettikten sonra kılık ve kıyafete yönelik yürürlükteki diğer yasalar olan devrim yasalarına baktığımızda bunların 'Şapka İhtisası Hakkında Yasa' ve 'Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Yasa' olduğunu görüyoruz ki, iki yasada da öğrencilerin kıyafetine yönelik bir madde yer almamaktadır. Keza öğrenci disiplin yönetmeliğinde de konuya ilişkin bir yasaklama yoktur.

İç hukuk bakımından yapılan bir incelemeden sonra Uluslararası Hukuk açısından olaya yaklaşıyoruz ve görüyoruz ki... Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1 no'lu Ek Protokolünün 2. Maddesinde 'eğitim özgürlüğü temel hak ve hürriyetlerden sayılmış kılık kıyafet sebebiyle bu konuda sınırlama yapılamayacağı' kayıt altına alınmıştır.

Görüldüğü üzere anayasa, kanun, yönetmelik ve uluslararası anlaşmalarda kılık kıyafet konusunda hiçbir yasaklayıcı hüküm bulunmamasına rağmen öğrencilerin derslere ve sınavlara alınmayıp, kimliklerinin verilmemesi hukuk dışı bir uygulamadır. Ve hatta idarenin tamamen keyfi kararlarıyla ortaya çıkan bu uygulamalar Türk Ceza Kanunu'nun 188. Maddesi anlamında bir suç teşkil etmektedir.

Son olarak vurgulamak istiyoruz ki, üniversitenin işlevi tek tip insan değildir. Aksine tüm dünyada üniversiteler özgürce düşünebilen ve olayları sorgulayabilen insanların yetiştirildiği, farklı düşünen insanların ortak bir zeminde buluşabildiği, doğruya ve gerçeğe ulaşmanın yollarının araştırıldığı eğitim kurumlarıdır. Bizim de istediğimiz üniversitelerimizin bu çağdaş standartlara ulaşmasıdır.

Kamuoyunun bilgisine sunarız.

AV. ARZU AKALIN AV. FATMA BENLİ



Ana Sayfa